Göğsümün içinde tarifi çok zor olan bir hüzün var. Bu hüzün; piyano sesine ağlayacak, keman ile tüm acıları gerilecek, bağlama ile yaşanılan ve yaşanılamayan geçmişe yeni bi kitap kapağı açacak.
Bırakılan şeyleri, bir zaman sonra aynı yerde bulmak gibi ütopik bir dünyam yok. Bazı anlardan gidilmiş, bazı anlardan geçilmiş ve bazı anların durağında bekleniyor. Benim dünyamda, zaman başka bi tasvirdedir. Öyle bi tasvir ki erken veya geç gelen değil, en olması gereken anda olanlardır. Tüm inancım, her şeyin vaktiyle gerçekleşeninedir. Korkular olabilir, yalnız kalmak acıtabilir, karanlıkta ışık aranabilir ve kötü olanın içinde sıkışıp kalabilirsin. Sevgiye inanmak, güvene inanmak, huzura inanmak ve tüm bunlara inanırken içinde var olan çocuğa sarılıp ona inanmak. Bu çok başka bi dünya çünkü öyle bi an geliyor ki bu çocuğu, senden başka gören ve seven de olabiliyor. Bu hüznün verdiği ağırlığı kaldırabilen de galiba o sarılan ruh ve yolundaki anlara eşlik eden kişidir.
 
 
